12 Ağustos 2011 Cuma

ünlem var burada


kuş bakışı koşuyorum,bütün bunları tepetaklak düşlerlerden anlatıyorum sana,çocukken merdiven altına saklanıp,boş kafese anlattığım gibi.sağ gözümün ıslağında bir balık cesedi var.balıkların da karnı şişiyor ölünce,bir bıçak koymalı.karnı şiştikçe görüşüm güçleşiyor.tek gözü kör bir canavara dönüşüyorum.üstelik yüzümde balığın turuncu izi.bir çocuğa neşeli bir şarkı öğretmeliyim hemen,başka yolu yok.yakında mezarların üzerine de apartmanlar dikecekler , çok korkuyorum.bebeklerin daha doğmadan e-posta adresleri olacak.aç ve hasta olanlara daha karizmatik acıma yöntemleri bulacaklar ve minnettar kalacak ölen çocuklar,afiilli anma törenleri düzenlendikçe.ne diyordum,gözümün önünde,bir balık,öldü.

5 Ağustos 2011 Cuma

Kevir / Ali Şeriati



*  "hepimiz Allah'a döneceğiz."
    "kulum beni takip et ki seni kendim gibi yapayım."
    "ben yeryüzünde bir halife yaratmak istedim."
    "Adem'i yaratınca kendi ruhumu ona üfledim."
    "insanı Allah kendi suretinde yarattı."

bu sözler,insanda Tanrı'nın saklı olduğuna tanıklık eder.çamur onu kaplamıştır.insan,ilahi ruhu kendinde gizleyen tabii bir varlıktır.bu kainatın tek ikili varlığıdır.Tanrı mutlak bilinç ve yaratıcılıktır.tabiat irade,duygu ve yaratıştan mutlak yoksun bir düzen,insan ise yarı toprak yarı tanrı tek varlıktır.ne tuhaf! iki zıddın toplamı,iki mutlağın toplamı iki sonsuzun toplamı! Kuran'ın daha beliğ ifadesiyle insan "Allah'ın ruhu" ve "yerin çamur çökeltisi".bir küçük alem.yani içinde Tanrı bulunan tabiat.

* küstü ve surat asıp öfkeyle dedi,hayır istemiyorum.kaldırın boyalarınızı. gidin bunlarla dünyanızın kapısını duvarını boyayın. kuşlarınızı balıklarınızı, çitlerinizi,değerli taşlarınızı boyayın. ben onlarla kesinlikle boyanmam. ben renksiz severim. bulut renginde, meltem renginde,su damlası renginde, kendi ruhumun renginde. renksiz daha iyidir sizin şu harcı alem renklerinizden.

* Tanrı şaşkınlık içindeydi.öne çıktım ve melekutun korkulu bakışları önünde o gazaplı ateş dağını Tanrı'nın elinden aldım. Tanrı yüzünde sevinç gülleri açar ve dudaklarından güzel tebessümün sevgi balı dökülürken dedi:
-ah ne kadar da cahil ve zalimsin!

* derdin takiyyesi imanın en güzel göstergesidir.sevgiye ihlas katar ki pek tatlıdır.dert acıdır ama bir başına çekip de dostu yardıma çağırmazsak onun için bir iş yapmış oluruz. ve başlı başına bu kalbi dayanıklı kılar ve kalbe başarı lezzetini tattırır.

* dertsizlik içinde müptezelliğe sürüklenenler yetersiz ve sermayesiz ruhlardır.vuslatta ölüp gidenler,yaşlılıkta solanlar mizaci aşklardır.seraplar çabuk biter. fakat kendilerinde sayısız hazineler gizlemekte olan büyük ve sermayedar ruhlar, yaratıcı ve sanatkar olan,Tanrı'nın benzeri olan ve meleklerin secde ettiği ruhlar,işte bunlar,nail olunca vuslata erince ve arzularına kavuşunca durağanlığa düşmezler, bozulmazlar,çürümezler. altın gibi olan duygular,huzurdan ve durmaktan paslanmazlar.

* bağımsızlık bir tür "yalnızlık"tır. yalnızlık "ben"in varoluşsal kavramıyla iç içedir.Durheim ve Holbach,yeni insanın yüzünde okuduğumuz perişanlığı,karamsarlığı ve korkuyu uzaklıklardan ve ayrılıklardan ortaya çıkan korkunç boşluğun yansıması olarak niteler.bugünün uygar toplumlarının kalabalık ve örgütlü izdihamında herkes yalnızdır.

*... veya "oradan" haber getiren elçinin mesajına gönül vermeli veya sanat aldatmacasıyla,olması gereken ama olmayan orayı tasarlayarak bir dünya yaratmalı ve orada huzur bulmalıdır.yok eğer onu ne aşk tutsak etmiş ,ne irfan yol göstermiş, ne bir mesajainanmış ve ne de sanat aldatmışsa ya şarap ona unutturmalıdır. yada intihar onu kurtarmalıdır. çünkü insanı bu gündelik kısır döngüde,bu sofranın başında doyuracak ve mutlu edecek olan tek mutluluk kaynağı sadece ve sadece "ahmaklıktır". ne yazık ki ahmaklık ilahi bir lütuf olup çabayla vuslatına erilmez. insan kendisini öldürebilir ama sadece gerektiği kadar anlamaya karar veremez.

* böyle dersler tebeşirle,tahtayla,cümleyle,defterle öğrenilmez;sembollerle,işaretlerle öğrenilir.çünkü bu bilgi "edinme"nin değil,"olma"nın bilgisidir, değişmenin tekniğidir. malumat değil, devrimdir;bir şeyi bilme değil ona bağlanmadır;hafızayı doldurmak değil, ruhu ateşe vermektir; tat almak değil, arınmaktır;kalem değil,elemdir; naz değil,niyazdır; rahatlık değil ,çiledir;huzur değil,ızdıraptır;mutluluk değil,azamettir.suya kanmak değil, susuzluktur;boyun eğmek değil, isyan etmektir;olmak değil ,dönmektir; kalmak değil,gitmektir;suyun değil ateşin;toprağın değil,tufanın bilgisidir."


* evet göklere yolculuk yeryüzünden başlamaz.şehirlerin,köylerin,evlerin ve yatakların içinden başlamaz.toprağın altından,arzın derinliklerinden uçmalı gökyüzüne.o gökyüzü,başımızın üzerinde ağırlık yapan şu aptal, altın yaldızlı küçük tavan değildir."

* sen de biliyorsun ki benim bunca dünya nimeti arasında kendim için sevdiğim ve seçtiğim tek şey,yalnızlıktır.

* yıllarca onunlaydım,kendimle,kendi kendimle.sahi neden "kendi kendimle"denilir ki? yoksa herkesin bilinçaltında kendisinden başka kendiler olduğuna dair bir kuşku mu var?

* bir "ben" düşünür, bir başka "ben" hisseder,bir başka "ben" de başkaldırır.daha başka benler,öteki benler de mevcuttur ama sahtedirler. gerçek"ben" başkadır.peki hangisi? işte tam da burada, ister istemez söz söylemekten acze düşüyorum. ağır ve acı bir sessizlik tam da burada ortaya çıkıveriyor. sükut hep konuşmaların sonunda gelir ve ne kadar zordur. Emile Ludwig Beethoven'ın beşinci senfonisinin içine yerleştirmiş olduğu korkunç sessizlikten söz ederken "öyle ağır,öyle acımasızdır ki birinin onu duyacak kulağı olsa,korkudan kalbi durur."der. doğrudur. Allah'ın insanlara verdiği büyük nimetlerden birisi de sessizliği duymaktan aciz olmalarıdır. bu yüzden hepsi rahat ve güzel yaşarlar. bu insanlara huzur ve mutluluk veren nice işitmeyişler,anlamayışlar,bilmeyişler vardır.bu da onlardan birisidir işte.

* vahşilerin ve çocukların konuşması,ne kadar rahar ve güzeldir.cümleleri yoktur;kelimelerle konuşurlar;bir şekil, bir hece,bir işaret.

* kelime, kendisini anlamayan bir dünyada ,kendi varlığını hisseden bir yokluk veya kendi yokluğunu hisseden bir varlıktır.(schandel/yaradılış yolculuğu)

*Tanrı,insan ve aşk..insanın omuzlarına ağırlık veren "emanet" budur işte. yaratılışın ilk seherinde Tanrı'ya verdiğimiz ve onun hilafetini bu çölde üzerimize aldığımız söz budur işte. biz bunun için indik yeryüzüne ve O'na doğru işte böyle yeniden dönüyoruz!