25 Eylül 2011 Pazar

Malte Laudrıs Brıgge'nin Notları / R.M Rılke


* yorgan kenarından çıkmış küçük bir yün ipliğinin sert,sert ve çelik bir iğne gibi sivri olduğu korkusu;geceliğimdeki şu ufacık düğmenin başımdan büyük ve ağır olduğu korkusu;şimdi yatağımdan düşen şu ekmek kırıntısının yerde cam gibi kırılacağı korkusu ve  böylelikle herşeyin,herşeyin sonsuza kadar parçalanacağı telaşı;açılmış bir mektup zarfının yırtık kenarı,kimsenin görmemesi gereken gizli bir şeydir;o kadar değerlidir ki,odanın neresinde saklanırsa saklansın,emniyette olamaz korkusu;uyursam,sobanın önündeki bir kömür parçasını yutarım korkusu;rasgele bir sayının kafamda boş yer bırakmayacak şekilde büyümeye başlayacağı korkusu;üzerinde yattığım şeyin granit,gri granit olduğu korkusu; bağırabilirim,kapıma üşüşürler,derken kapımı kırarlar korkusu ve hepsi de söylenmeyecek şeyler olduğu için hiçbirşey söyleyemem korkusu ve öbür korkular...korkular.

* çocukluğum için Tanrı'ya yakardım, işte geri geldi çocukluğum ve öyle hissediyorum ki,çocukluk, eskiden nasılsa yine öyle ağır ve hiçbir şeye yaramamış yaşlanmak.

*sanma ki ben burada hayal kırıklıklarından ötürü acı çekiyorum,tersine.bütün beklediklerimi,kötü bile olsa gerçek için kolayca feda edişime bazen şaşıyorum.Tanrım,bunun birazını paylaşmak mümkün olsaydı.ama o zaman kalır mıydı,kalır mıydı?hayır bu sadece yalnızlık pahasınadır.

* havanın her zerresinde  Korkunç'un varlığı.Korkunç'u sen Saydam'la teneffüs ediyorsun;Korkunç, senin içinde tortulanıyor,katılaşıyor,organların arasında sivri geometrik şekiller alıyor;çünkü idam yerlerinde,işkence odalarında,tımarhanelerde,ameliyat salonlarında,sonbahar sonraları köprü altlarında geçmiş olan bütün eza ve dehşetler,çetin bir direnme gösterirler;bütün bunlar yaşamalarında ısrar ederler,bütün gerçeklikleri kıskanarak korkunç gerçeklerine sarılırlar.insanlar ,onların çoğunu unutmayı isterler;uykular;beyindeki pürüzleri hafif ve yumuşakça törpüler;ama rüyalar daha ağır basar ve tabloların silik çizgilerini yeniden çizerler: sonra insanlar uyanır,solumaktadırlar ve karanlıkta bir mum ışığı eritirler ve loş huzuru bir şurup gibi içerler.

* kendi melodilerinden başka melodi duymasın diye,kulakları bir Tanrı tarafından kapatılmış insanın çehresi.bulanık ve geçici gürültülerle rahatsız olmasın diyerek....ama ey Tanrım,kulağı henüz kız oğlan kız bakir biri,senin ahenginle yatsaydı,mutluluktan ölür ya da Sonsuz'a gebe kalır ve döllenmiş beyni,doğacakların çokluğundan çatlardı.

* "...çünkü bir başlangıç var,muhakkak;insan bu başlangıcı ele geçirebilse bari.ah Malte,göçüveriyoruz;bana öyle geliyor ki herkes dalgın ve meşgul;gidişimizin farkında değiller bile.sanki bir yıldız akıyor da görmüyor kimse ve kimse niyet tutmuyor.bir şey dilemeyi unutma,Malte.insan dilemeyi elden bırakmamalıdır.bence gerçekleşme yoktur,ama uzun süren,bütün bir ömür boyu devam eden dilekler vardır;öyle ki insan;onların gerçekleşmesini bekleyemez zaten."

* ...aşkın bütün zahmetinden bizi azat ettiler ve böylece aşk,eğlencelerimiz arasına düştü;nasıl ki bir çocuğun oyuncak dolabına bazen,iyi cinsten tentene parçası düşer,çocuğu sevindirir,sonra sevindirmez olur ve sonunda o parça parça eşyalar arasında,bütün hepsinden daha kötü,kalakalır.biz bütün amatörler gibi kolay hazlarla bozulduk ve usta diye geçiniyoruz...madem bunca şey değişiyor,gitsek de bir yeni başlayan gibi başlasak?

*ey Tanrım,Tanrım,önümde böyle geceler varsa daha,bari,arasıra eriştiğim düşüncelerden birine izin ver.istediğim şey,öyle saçma bir şey değil;çünkü bu düşüncelerin,zaten korkumdan,korkumun bu kadar büyük oluşundan doğduğunu biliyorum.çocukken beni tokatlarlar ve sen korkaksın derlerdi.fena korktuğum için böyle oluyordu.ama ogün bu gün,etken kuvvet arttıkça büyüyen gerçek korkuyla korkmayı öğrendim.korkumuz dışında,bu kuvvet hakkında bir fikrimiz yoktur.çünkü o kavranması öyle zor,öyle bizim aorum ki,aleyhimizdedir ki,beynimizin bunları düşünmeye zorlanan yerleri dağılır.ama bununla beraber bir süredir,sanıyorum ki,henüz bize büyük gelen kendi ,bütün kuvvetimizdir.onu tanımıyoruz,bu doğru,ama hakkında en az bilgimiz olan şey,asıl bize özgü olan şey değil midir?...üzerinden zamanlar geçmiş ve daha önemsiz şeylere alışmışızdır:artık kendi malımızı tanımıyor ve aşırı büyüklüğü karşısında korkuyoruz.olamaz mı?

* kader,örnekler ve figürler yaratmayı seviyor.kaderin zorluğu,karışık oluşundadır.hayatsa basitliğinden dolayı güç.

*seven kadın,sevilen erkeği her zaman aşar;çünkü hayat kaderden daha büyük..

* Tanrım,çılgınca aklıma geldi,demek ki varsın.varlığına deliler var.bunları bütünüyle unuttum ve hiçbirini arzulamadım hiçbir zaman;çünkü seni kesinlikle bilmek ne çok büyük bir sorumluluk olurdu.ama yine de bana gösteriliyor.bu senin zevkindir bundan hoşlanıyorsun.keşke herşeye katlanmayı ve hüküm vermemeyi öğrenebilsek.zor olan şeyler hangileri?kereminden gelenler hangileri?bir sen bilirsin,yalnızca sen.

10 Eylül 2011 Cumartesi

durum.durmak.duruyor.duruyoruz.

uzun süredir yazmıyor.biliyor,bilmiyor,biliyor,bilm...her saniyeyi bir fal kandırmacası yapıp yaprak yaprak koparıyor.aynalar,topuklu ayakkabılar..çantasından şeker kağıtlarının yanında kullanılmış otobüs biletleri çıkıyor artık.ensesinden yakalanmış bir kedi yavrusu gibi bakıyor bazen.çırpınmadan,öylece duruyor.yüzünde en sevdiği yerleri bile çirkin buluyor.mavi boncuklu bilezik tam şu zamanda iki omzu arasında yuvarlanıyor.her iki uçta bekleyen kiramen katibin melekleri ,çocukluğuyla oyun oynuyorlar.dişini kırabilecek kadar sert bir yemiş çiğniyor.ölmemek için.
özlüyor,özlemiyor,özlüyor,özlemiyor,özl..her saniyeyi bir büyücü edasıyla koparıp kazana atıyor.
zaman kaynatıyor..