11 Mart 2012 Pazar

Küçük Ağacın Eğitimi/ Forrest Carter




*  “bir şey yitirdiğin zaman yorulmak iyi gelir.”

*  yumuşak bir sesle “gidişat böyle” dedi. “yalnızca gereksinim duyduklarını al. geyik alıyorsan en iyisini alma. en küçük ve yavaş olanını seç, o zaman geyik daha güçlü olur ve her zaman sana et verir.”

*  güldü; “yalnızca Ti-bi, yani arı, kullanabileceğinden fazlasını depolar… bu yüzden ayı tarafından soyulur. Rakun ve Çerokiler tarafından da… paylarından fazlasını depolayan ve kendilerini besleyen insanlar için de bu böyledir. ellerindekini kaptırırlar. bu konuda savaşlar olur… uzun konuşmalar yaparak paylarından fazlasını ellerinde tutmaya çalışırlar. bir bayrağın onlara bunu yapma hakkı verdiğini söylerler… erkekler, sözler ve bıçaklar yüzünden ölürler ama Gidişat’ın kurallarını değiştiremezler. ”

*  “politikacılar” dedi, “araştırırsanız tarihteki bütün cinayetlerden onlar sorumludur.”

*  büyükbaba , aynı şeyin, duyulara egemen olan duyguların, Yaşlı Rippitt gibi insanları da aptallaştırdığını defalarca gördüğünü söyledi. ki sanırım öyleydi…

*  büyükbaba dedi ki daha az sözcük olsaydı, dünyada bu kadar çok sorun olmazmış. bana ,özel olarak,sorun yaratmaktan başka işe yaramayan bir sözcük oluşturmanın çok aptalca olduğunu söyledi. ki bu da mantıklıydı. büyükbaba sesten ya da bir sözcüğün söyleniş biçiminden, anlamından yanaydı. farklı sözcükler konuşan insanların müziğin sesini dinleyerek aynı şeyi hissedebileceğini söyledi. büyükanne bu fikri kabul etti çünkü birbirleriyle tam da böyle konuşuyorlardı.

*  “sanırım”dedi “birçok insanın gizli bir yeri vardır ama hiç araştırma yapmadığı için bundan emin olamaz.”

*   büyükanne, beden aklını açgözlü ya da hırslı olma için kullanır, onunla her zaman insanları kandırır ve onlardan nasıl maddi çıkar sağlayacağını düşünürsem ruh aklını bir cevizden daha büyük olmayan bir boyuta düşüreceğimi söyledi.

*  büyükanne, ölü insanı kolayca tanıyabileceğini söyledi. “ölü insanlar…” dedi, “bir kadına baktığın zaman pislikten başka bir şey görmezsin. onlar öteki insanlara baktığı zaman kötülükten başka bir şey görmezler. ağaca baktıkları zaman kereste ve çıkardan başka bir şey görmezler; hiçbir zaman güzellik görmezler. işte onlar yürüyen ölü insanlardır.”

*  büyükanne, gizli yerimdeki o yaşlı,tatlı sakız ağacının da bir ruhu oladuğunu öğreneceğimi söyledi. insanlarınki gibi bir ruh değil,ağaç ruhu olduğunu..

*  her zaman arkada kalmak bir tür yalnızlıktı.

*  son kelebek çukurdan uçup gitti. büyükbaba ile mısır soyarken bir mısır sapına kondu. kanatlarını açmadı. yalnızca kondu  ve bekledi. yiyecek depolama amacı yoktu. ölecekti ve bunu biliyordu. büyükbaba dedi ki, kelebek birçok insandan daha akıllıymış. bu konuda üzülmezdi. amacını yerine getirdiğini ve şimdi amacının ölmek olduğunu biliyordu. bu nedenle güneşin son sıcaklığında orada bekledi.

*  ne kadar uzağa gittiğini bilmiyorsan ,çok uzaktır. kimse bana söylememişti.