9 Haziran 2015 Salı

ve elbet bir ses gerekiyordu dağın uykusuzluğuna. 
"senin dermanın yok" dedi kendi kendine.
"zamanla uzlaşmayı kökten reddetmiş, kıskanç bir pazartesisin şimdi."
bağrına bastı bir alaca kargayı, kanadını göğsüne batırarak. bir düşün delisi gibi hıçkırdı. deliler vardı ya sahi eskiden. mahallede söylenerek dolaşan, kendiyle halleşecek kadar cesur, yerinden oynatılan taşlara, köklerinden savrulan ağaçlara ağlayacak kadar vefalı adamlar ve kadınlar.
diline takılıp nasıl tökezlediğini hatırladı. doğduğundan beri çirkin bir oluşun kancası takılıydı onun boğazına. damarları belirgin bir çınar yaprağını andıran kaba elleriyle, sesten kamaşan gözlerini ovuşturdu. gözlerinden tüm vücuduna soğuk bir ürperme halinde yayılan cümleyle tekrar uyudu.
“kim bilir kimin anılarına bir defter arası çiçeği olduk”

her dokunulduğunda dağılmaya meyledişi tek tek her hücresinde çözümlendi. çözüme kavuşan tüm sualler gibi saniyeler içinde alevlendi ve ardından küllendi.
gürültüsü tasasıyla mamur bir gök oldu sağ avcu, bulutlar sağ avcunda şimşeklendi.
aşina olduğumuz turuncu bir akşama yatırdı saçlarını, yumuşak bir uykuya dalar gibi. 
eğildi usulca, kimliğine dikilen yamalardan öptü hayat. her biri kendini sızlatan sakar birer yaraya dönüştü.
"kızıl kanatlarını gönlümüzün atlasına boşuna mı serdin kuş " dedi. "oku".
"bu, aramızda bir kuşun durması bizi uçmaya inanır kılacak." 
...

28 Mayıs 2015 Perşembe

---hakettiğimiz kadar güzeliz ancak. testideki bu çatlak, bu sızıntı.. bazı dudakların naif dizeler büyütüşünü özledik. büyüyen bir şey  evet hasret, büyüyorsa elbet yaşlanacak ve ölecek  bir büklümünde zamanın. kimilerinin damarlarından daha hızlı çekilecek belki. fakat ötekilerin dili varmayacak kendilerine bu hikayeyi anlatmaya, tek ihtimal bu. hikayenin kamburuna def çalan bir fil oturacak. cümbüşle bastıracak kederi ve kimse yas tutmayacak. kıvrılıp giden bir trenin ardından, trenin aslında kaybolmadığına gerçekten inanıyor gibi.. kayıp yoksa hasar da olmayacak pek tabii.

---eşek arısı soksun dilini. nesneleri böyle ağırlaştırma ağzının içinde. ağzın bir çeşit kış çiçeği gibi,naif kıvrımlarla dağılsın beyazlığının üstüne,bırak. belki sadece bunun için yaratılmışsındır. ayna gülüşünü emip senin kimliksizliğinle bir kimliğe bürünebilsin diye. yamaçları soluğuyla süpüren bir periye yahut akasya büyüten bir tohuma evrilesin diye belki, kim bilir.

---elinde tutamayacağın tek şey zaman değil.

---hiç bir şey yok elinde tutabileceğin.

---olmayanların sızlanmalarıyla büyüyen birer şikayetiz biz yani.

---biz, hepimiz.

---bir boşluğun sonsuz muhataplarıyız, biz, hepimiz.

---ve biliyor musun, galiba, en kalın dalına kendini asan bir kiraz ağacı kadar tuhaf öleceğiz.

18 Nisan 2015 Cumartesi

duyuyor




uçak hafif sarsıntılarla havalandı. gözlerini kapatıp bir atari oyununun içinde yıldız vuran, plastik görünümlü tüfek olduğunu hayal etti.

yükseldi.

yükseldi.

bulutların içinden geçti.

kuşların kanatlarından geçti.

"korkuyor musun?"

"hayır."

"neden gözlerini kapatıyorsun?"

"dua ediyorum. burada Allah'a daha yakınız."

"ne istiyorsun Allah'tan?"

"beni yeryüzündeyken de hep duymasını.."

"..."