30 Ekim 2011 Pazar

ertelersen,küflenir.
herkes ertelediği kadar küf kokar.bu, kimsenin şaşırmadığı bir kehanettir.koparılmayan,olduğu yerde sararan takvim yaprakları kadar dokunaklıdır.bir ihmalin çiftesiyle yere serilir insan.hayır.bir anda olmaz.böyle değil.
güvelerin özenle katlanmış bir kazağı içerden kemirmesi gibi.ağır ağır.biraz naftalin gerek.rutubetli çekmecelerimizde,kalplerimizde,bir babaanne alışkanlığına ihtiyacı var hepimizin.çünkü acemi modernleriz biz.
çoğunlukla ağaç kovuklarını,çok tüylü tırtılları,peygamber çekirgesini ürkütücü bulan,dişlileri sağlam makinelerle donatılmış bir fabrikada içinden çıktığımız makinelerin azamatine saygı duruşu halinde yaşayan kazazedeleriz.
hangi kaza?hani bize hafızamınız yerini unutturan hatırlamanın iki kutbu arasındaki asma köprünün iplerini kesen ve bizi hangi uca daha yakınsak orada mahsur bırakan kaza.karşıya geçmek de çözüm olmayacak,bize arada olmak gerek.hangi uçta olsak kum saatinin tek bir kısmını görebileceğiz,ya boşalanı ya da dolanı ama sadece birini.ya geçmiş tepesinde oturup geleceği erteleyeceğiz yahut gelecek tepesinde  kalıp geçmişi.tek çözüm yeni bir köprü inşa etmektir.bu gelecekten ve geçmişten münezzeh bir ayrıntıdır.yalnız anı kapsar.
ertelersen , küflenir.
dili yoktur anlatamaz.herkes içinin suskunluğu nispetinde tehlikededir.tabaka kalınlaştıkça dış seslere duyarlılık artar. “inşa etmesi gereken köprü”den bihaber geçen her dakika,insanın beş duyusuna aynı anda hücum eden bir mikroptur.
“sağır,dilsiz,kördürler”
ayetin anlattığı bir erteleme tezahürüdür. İmanı erteleyenler.. -Allah esirgesin-devamı ürkütücüdür.
“artık dönemezler"

24 Ekim 2011 Pazartesi

bir entel problemi,boşluk (:


soğuk bir odada uzun zaman kalmış bir bardağa kaynar su dökülüyor.eş zamanlı,kalbimin içinde bir yerden çıtırtılar duyuyorum.birazdan suyu sızdırmaya başlayacak.malumunuz, artık kullanılamayacak.parçaları tutan ellere zarar vermediği sürece sorun yok.çünkü öldü.bir çöp kutusunda,artık yemeklere karışmış cesedi ne soğuğu duyacak ne dedikoduyla,yalanla sıvanmış bencil dudakların dokunuşlarıyla ürperecek.bir bardak için hayat gerçekten zor.çünkü raf ülkesinde ölmek için illa kırılmak gerek.
anneme bardak öldü desem kızar.
_ölmedi kırıldı.
_hayır anne öldü artık duymayacak.
_zaten duymuyordu o camdan.
_biz de topraktanız ama duyuyoruz.
_uğraşmayacağım seninle Ümmühan!
_kızma anne,ben doğruyu söylüyorum.
_al meyveleri içeri götür.
_tamam.
ama içimde demiştim,çıtırtılar var.kalbimin bir parçası çatlıyor.dikkatlice alıp çöpe atmazsam,yanında duran en değerli kısmı kesecek, belki parçalar batacak.daha fazla sızı istemiyorum.yoksa kuşlar ürkecek.
_anne allah nerde?
_her yerde kızım
_dolabın içinde bile var mı?
_her yerde dedim ya
_benim kendi kendime konuştuklarımı da duyuyor o zaman.
_düşündüklerini bile biliyor
_gerçekten mi, kuşları da o mu besliyor?
_evet
_içime nasıl elini sokabiliyor?
_nasıl yani?
_içerdeki kuşları diyorum,o mu besliyor?
_insanın içinde kuş olmaz Ümmühan
_benim içimde var anne,yoksa ben hasta mıyım?
_...
o kuşların orda olduğunu biliyorum.sarı,mor,yeşil,turuncu.artık biliyorum.hepsini allah beslemiyor.allahın beslediğinin rengi hiç birinde yok çünkü.çatlayan kuytuyu atmalıyım şimdi.kuşlar korkmadan.başka yerleri kanatmadan ve ellerime batmadan parçalar.
sessiz ol,sessiz.
işte oldu.
uyuyalım.

20 Ekim 2011 Perşembe

24

Üsteğmen Murat Bek (Yozgat)
Asteğmen Bilal Özcan (İstanbul)
Astsubay Başçavuş İbrahim Geçer (Konya)
Uzman Çavuş Mustafa Aslan (Çorum)
Uzman Çavuş Halil Özdoğru (Sinop)
Uzman Çavuş Reşit Ercan (Elazığ)
Çavuş İdris Çam (Kahramanmaraş)
Çavuş Birol Elmas (Adapazarı)
Onbaşı Yavuz Çoban (Aksaray)
Er Süleyman Kalkan (Isparta)
Er Mehmet Çetin (Aydın)
Er Koray Özel (Adana)
Er Ufuk Bozkurt (Kırklareli)
Er Eyüp Çolakoğlu (İstanbul)
Er Soner Ateşsaçan (Artvin)
Er Mesut Cengiz (Hatay)
Er Fikret Özel (Samsun)
Er Hüseyin Gürdal (Kocaeli)
Er Fevzi Kazak (Gaziantep)
Er Yunus Yılmaz (Ankara)
Er Mehmet Ağgedik (Elazığ)
Onbaşı Murat Kazanç (Erzurum)
Er Ramazan Akın (Ağrı)
Er Ahmet Tuncel (Bitlis)
nokta.